17 Nisan 2012 Salı

Kara Süvari - Bölüm 2 - Bir Parça Gerçek

Ben cevabı arayıp dururken sol omzumda bir sıcaklık hissiyle aniden kendime geldim. Kara süvarinin eli miydi beni kendime getiren yoksa yükselmekte olan güneş mi? Hayal meyal bir yüz görüyorum yanımda, bana soğuk su içiriyor. Sonrası yine sis perdesi, yine kendimden geçiyorum. Ne kadar zamandır uyuduğumu bilmiyorum. Uyandığımda güneş henüz batmış gibi. Soğuk rüzgarlar dolanıyor saçlarımda. Yine daha önce hiç görmediğim bir yerdeyim. Kalkmaya yelteniyorum ama sanki kemiklerim yok gibi. Ayağımdaki sargılar da neyin nesi, anlamıyorum. Başucumda oturan bu ihtiyar kadın da kim? Bana yedirmeye çalıştığı garip kokulu şey de ne? Neden kalkamıyorum, neredeyim, süvari nerde? Yine kabus mu görüyorum yoksa...
-İki gündür uyuyorsun. Büyük vadinin başına geldiğimizde seni yılan soktu. Ben de tedavi etmesi için seni bu kadına getirdim. Verdiklerini yemelisin ve biraz daha dinlenmelisin.
Sol tarafımdan gelen bu ses süvarinin sesiydi ama başımı güçlükle çevirdiğimde çadırın rüzgardan sallanan kapısından başka birşey göremedim. Kulağıma pek de yabancı gelmeyen sesler çıkaran ihtiyarın ağzıma tuttuğu, kokusu burnumu sızlatan otları yutmaya çalışıyorum. Her lokmadan sonra birkaç yudum su içmem gerekiyor yoksa boğazıma yapışıp kalacak gibi. Bu kez gözlerim yakalıyor ayakucumda duran süvariyi. Ayağımdaki sargıyı açıyor sanırım. Elindeki malzemelere bakacak olursam yeniden pansuman yapacak gibi görünüyor. Yediğim otlar karnımı fena acıktırdı.
-Beni çabuk iyileştir doktor(gülerek), karnım acıktı. Ne zaman yemek yiyeceğiz?
-Önce otları sindirmelisin. Yılan zehri seni bitkin düşürdü. Akşam bir kez daha pansuman yapacağım ayağına.
Karnımın acıktığını anlayan ihtiyar kadın, yine kokulu otları tıkmaya başladı ağzıma. Ayağımdaki yaranın hassasiyetiyle kalp atışlarımı sayabiliyorum. İki gündür doğru dürüst bir şey yemediğimden midem isyan etmeye başlıyor. İlaç kokusundan nefes almakta güçlük çekiyorum. Sanırım tekrar bilincimi yitiriyorum...
Ne kadar uyudum bilmiyorum. Uyandığımda hala ayağımı pansuman ediyordu süvari.
-Ne kadar yavaşsın. Ördekleri avlarken çok daha hızlıydın.
-Akşam pansumanı bu. Senin de işin gücün uyumak. Kalk bari yemeği hazırlarken bana yardım et... Şaka yaptım. Henüz o kadar iyileşmedin. Pansuman bitsin yemeğini getiririm.
Her geçen gün süvari bana daha nazik davranıyordu sanki. Belki de henüz yılanın zehrini tamamen atamadığım için bana öyle görünüyor da olabilir. Henüz ayakta duracak dermanı kendimde bulamıyorum...(17.04.2012)


(09.08.2014)Yeniden düşünceler esir alıyor beni. Düşüncelerim adeta kontrolümü ele geçiriyor. Bir rüyada gibiyim. Hatta bir kabus olmalı bu. Evet evet, bir kabusun içindeyim şu anda. Gökte dolunay, her yer bembeyaz kar, tüm yıldızlar ışığını söndürmüş, uçsuz bucaksız ufuklar karla kaplı dağlar,  sanki sonsuza dek yürüyecekmişim gibi hissediyorum. Derken ayağımdaki sızı kurtarıyor beni kabustan. Yine gece. Ilık bir rüzgar geziniyor etrafımda. Kimseler yok yanımda. Şöyle bir doğruluyorum yattığım yatakta, bir kap buluyorum yanıbaşımda. Kapağını kaldırınca mis gibi et kokusu alıyorum. İştahla kaşıklıyorum yemeği, nefes almayı unutuyorum bir süreliğine.
Yattığım çadırın içinde benden başkasının varlığına dair en ufak bir iz yok. Çadır aynı çadır, yatak aynı yatak, yemek ve içinde bulunduğu kap biraz tanıdık, ayağım sargılı. Yemek nefismiş. Çadırın dışına çıkıyorum, gördüğüm manzaraya inanmama imkan yok. Yüksek bir tepeden bir göle bakıyorum. Etrafında birkaç ateş yakılmış ve bir çok çadır var. Turist olabilirler. Tepenin diğer yanında bir miktar düzlük var fakat devamını göremiyorum. Sanırım düzlüğün diğer ucuna gitmeliyim. Süvariyi bulmalıyım. Güneşe hasret kaldım. Bir kaç adım attığımdan dolayı sargılı ayağımda sızı arttı. Çadıra geri dönüyorum ve şaşırıyorum. Çünkü süvari içeride bir köşeye kıvrılmış yatıyor. Ben bir süvarinin yattığı hasıra, bir de konforlu yatağıma bakıyorum. Güneşi görebilmek için süvariyi rahatsız etmeden uzanıyorum yatağa ve bu kez güzel bir rüya görebilmek umuduyla kapıyorum gözlerimi yavaşça, teslim ediyorum kendimi yatağa ve huzur buluyorum yüzümü yalayan ılık rüzgarla yeniden...
***Devamı Gelecek***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder